Hipondriyazis bedensel bir problem olmamasına rağmen hastanın bedeniyle ilgili normal (fizyolojik) uyarıları yanlış algılaması ve hatalı yorumlamasıyla karakterize ruhsal bir hastalıktır. Bu hastalığın toplum arasında bilinen ismi ise hastalık hastalığıdır.
Hipokondriyazis Ne Değildir?
Kişinin bile isteye belirti ortaya çıkarması veya olmayan bir şeyi varmış gibi taklit etmesi değildir. Yani hastanın amacı birilerinin dikkati çekmek değildir.
Hipokondriyazisin Toplumda Görülme Sıklığı Nedir?
Bu hastalığın toplumda görülme yaygınlığı ile ilgili net bir veri yoktur. Bu durumun ana sebebi ise hastanın organik bir rahatsızlığı olduğunu düşündüğü için psikiyatrist dışındaki branşlara başvurmasıdır. Ancak sağlık ocaklarına başvuran hastalarda hipokondriyazis görülme sıklığının %7leri bulabildiği bildirilmiştir.
Hipokondriyazisin Belli Bir Başlangıç Yaşı Var Mıdır?
Hipokondriyazis genellikle 20li veya 30lu yaşlarda başlayan bir hastalıktır.
Hipokondriyazisin Görülme Sıklığı Cinsiyete Göre Değişir Mi?
Evet, bu anlamda bazı farklılık vardır. Hipokondriyazis kadınlarda erkekler nazaran daha sık görülen bir hastalıktır.
Hipokondriyazisin Sık Görülen Belirtileri Nelerdir?
Hastanın daimî bir bedensel hastalığı olduğuyla ilgili zihinsel bir uğraşı vardır. Bu nedenle hasta sık sık hekime gider, sayısız tetkik yaptırır. Yapılan tetkikler normal olarak sonuçlanmasına ve hekimin kendisine bir hastalığı olmadığını söylemesine rağmen kişi pek ikna olmaz ve hekim hekim gezer. Bazı hastalar hekimin cevabı ile kısa süreliğine rahatlamış olsa da gaz sıkışması veya mide bulantısı gibi en ufak bir fizyolojik uyaranla tekrar hastaneye koşarlar.
Hastaların çoğu reçete ve muayene notlarından oluşan bir çanta dolusu evrak ile hekime başvurur. Ayrıca muayene esnasında kendilerini hekime ifade ederken hiçbir eksik bırakmamak adına aşırı düzeyde ayrıntıya girerler.
Hasta bir hastalığı olup bunun bir türlü teşhis edilemediğine inandığı için çok kaygılıdır. Hastanın yine aynı sebepten dolayı yoğun depresif yakınmaları da vardır.
Hasta sağlıklı görünmesine rağmen “acaba gözden kaçırdığım bir hastalığım var mı” düşüncesiyle sık sık kendini kontrol eder, günün büyük bir kısmında işini gücünü bırakıp yalnızca vücudunu dinler. Örneğin nabzını yoklar, iç organlarının hareketlerine dikkat kesilir, herkeste zaman zaman görülen belli belirsiz ağrı ya da karıncalanmalar üzerine kafa yorar, kalbinin atmasına odaklanır, nefes alıp vermesinin sıklığını sayar. Boğazına bir şey kaçtığı için öksürdüğünde akciğer kanseri olduğunu, hızlı yürüdüğü için kalp atışında bir miktar artış olduğunda ciddi bir kalp hastalığı olduğunu düşünebilir, benzer şekilde güneşte durmaktan veya hızlı sümkürmekten dolayı burnu kanasa beyninde tümör olduğundan endişelenebilir.
Hasta hastalık kaygısı nedeniyle tıp kitaplarına ve literatürüne aşırı ilgilidir. Hangi belirtinin hangi hastalıklarda görülebileceğiyle ilgili yazıları sık sık karıştırır.
Hasta aşırı düzeyde vücuduna odaklandığı için her kullandığı ilaç kendisine bir şekilde yan etki yapar, hemen hemen hiçbir ilacı tolere edemez.
Hastanın zihni sürekli hasta olduğu düşüncesinde olduğu için etrafına ilgisi azalır, bu durum da ikili ilişkilerini zedeler.
Hastanın aslında hafızasıyla ilgili bir sorunu yoktur. Ancak odak noktası bedeni olduğu için sık sık dikkat ve konsantrasyon güçlüğü yaşar. Ayrıca kendisinin ciddi bir hastalığı olduğunu düşündüğü için sıklıkla ağır iş yapmaktan kaçınır, sürekli yatar, yattıkça da bedenini dinlemesi artar. Bu durumsa hastalık kaygısı ve depresif şikayetlerini alevlendirir.
Hipokondriyazisin Oluş Nedeni Nedir?
Hipokondriyazisin spesifik bir nedeni olup olmadığı henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak analitik kurama göre hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan önemli etkenin dinamik neden olduğu düşünülür. Bu kurama göre kişinin içsel dünyasında yaşadığı ve kaygıya neden olan iç çatışması; egoyu yer değiştirme savunma mekanizmasını kullanmak üzere harekete geçirir. Böylece anksiyete bir bedensel belirti olarak kendini belli eder.
Çocukken hastalanmasın diye çocuğun üzerine fazlaca düşülmesi, kişinin aşırı korumacı bir ailede yetiştirilmiş ya da yaşamı boyunca pek çok zorlukla mücadele etmek zorunda kalmış olması da bu hastalık açısından risk teşkil eden faktörler arasında sıralanabilir.
Hastaların çoğunda hipokondriyazis belirtileri ortaya çıkmadan önce sağlıksız iş koşulları, ikili ilişkilerde yaşanan bir problem veya ailevi sorunlar gibi birtakım stresörleri vardır. Ayrıca bu hastaların hastalık tanısı almadan önce aşırı evhamlı, anksiyöz ve kontrolcü olmaları da nadir değildir.
Hipokondriyazisin Klinik Seyri Nasıldır?
Hipokonriyazis dirençli ve süreğen natürlü bir rahatsızlıktır. Ne yazık ki hastanın hekim hekim doşlaşması, sürekli tetkik yaptırması, farklı farklı ilaçlar kullanması hasta olduğu düşüncesini pekiştiren ve hastalığın devam etmesini sağlayan bir etmendir.
Hastalar hastalığın başında psikiyatri dışındaki branşlarda vakit harcarlar. Dolayısıyla psikiyatriste geldiklerinde hastalıkları onlar için adeta bir yaşam biçimi haline gelmiştir.
Hipokondriyazis Tedavisi Olan Bir Hastalık Mıdır?
Evet. Hipokondriyazis tedavisi olan bir hastalıktır. Ancak hasta psikiyatriste geldiğinde hastalığı artık kronikleşmiş olduğundan dolayı tedavi süreci kolay geçmeyebilir. Hastalığın tedavisinde hem psikoterapiler hem de ilaç sağaltımı kullanılır.
Sağaltımda kullanılan terapiler arasında Bilişsel Davranışçı Terapi ve Dinamik Yönelimli Psikoterapiler yer alır. Psikoterapiler kimi vakada uzun süreler alabilir.
Hipokondriyazisin sağaltımında kullanılan ilaçlar ise antidepresanlardır. Hipokondriyazis için tercih edilen antidepresanların sıklıkla (tıpkı obsesif kompülsif bozuklukta olduğu gibi) depresyonda kullanılan dozlardan daha yüksek dozlarda ve yine depresyonda önerilen sürelerden daha uzun sürelerde kullanılması gerekir.